15 Temmuz 2013 Pazartesi

Ertelemek, yaşamın mayasını kaçırır. Kızdıysan bağır, sevindiysen söyle, özlediysen arkasından koş.

12 Nisan 2013 Cuma

12/04/2013

Bugün Cuma ve ben inanılmz derecede mutluyum ...
Yarın tatil , gezi eğlence vs...

21 Şubat 2013 Perşembe

Günaydın ,

Herşey güzel olacak da içimizdeki heyacan geri gelse de şöyle 18-20 yaş çılgınlıklarını tekrar yapabilsek :)
Artık hiçbirşeye cesaretimiz de heyacanımızda yok .
Sebep çok ama bunları burda söylemeyeceğim .
Ruhani kapalılık havanın etkisiyle sürerken umut ederim ki güzel bir gün geçirelim .
Sıkıntı ve stresten uzak Mutlu Huzurlu güzel bir gün dilerim .

Fatma

28 Mayıs 2007 Pazartesi

pirates of the caribbean

Dün gece kanyon cinebonus'da bu filme gittim ve müthiş bir zevk aldım. Bu hafta sizde mutlaka gidin. Zira filmi başkalarından duymak pek hoş olmayabilir. Bu haftasonu gerçekten çok eğlenceli geçti. Önce Gloria Jean's Coffees de güzel bir yemek yedikten sonra kanyonun o güzel salonlarından birinde bu filmi izlemek çok eğlenceli oldu. Gece 1 de seans bittikten sonra istanbulun o trafiksiz 1.levent caddeleri beni hayrete düşürmüştü. Çok etkileyici bir gündü bunun için thanks my Honey...

16 Mayıs 2007 Çarşamba

Herşey Güzel Olacak ...

Hayatta herşey olabiliyor. Hastalıklar, kazalar ... Ama insan neticede mutluluğu yakalamalı bunların üstesinden gelmeyi bilmeli... Gerçek yaşam budur... Herzaman her koşulda mutsuz olduğu anlarda bile metanetli olmayı bilmeli ve bu şekilde başkalarına da faydalı olabilmelidir. Ben de son günlerde ağır olaylar atlattım.. önce aileden birkaç kişi göz ameliyatı oldu.. Daha sonra babamın ani by pass amleiyatı... Şok üstüne şok geçirdik.... Hiç de kolay olmadı . Ama bundan sonra mutlaka güzel şeyler olacak ve bulunduğumuz o sıkıntılı günler atlatılacak... UMUYORUM HERŞEY ÇOK İYİ OLACAK...

30 Ağustos 2006 Çarşamba

Hayat çetele tutmak degildir...
Hayat;Seni kaç kisinin aradigi,kiminle çiktigin,
çikiyor oldugunveya çikacagin demek de degildir.
Kimi öptügün,hangi sporu yaptigin,
kimlerin seni sevdigi de degildir.
Hayat, ayakkabilarin,saçin,derinin rengi de degildir.
Nerede yasadigin veya hangi okula gittigin de degildir.
Aslinda hayat; notlar,para,giysiler,
girmeyi basardigin ya da basaramadigin okullar da degildir.
Hayat;Kimi sevdigin ve kimi incittigindir.
Kendin için neler hissettigindir.
Güven ,mutluluk,sefkattir.
Arkadaslarina destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktir.
Hayat;Kiskançligi yenmek, önemsemeyi ögrenmek ve güven gelistirmektir.
Ne dedigin ve ne demek istedigindir.
Insanlarin sahip olduklarini degil, kendilerini oldugu gibi görmektir.
Herseyden önemlisi hayati,
baskalarinin hayatini olumlu yöndeetkilemek için kullanmayi seçmektir.
Iste hayat bu seçimden ibarettir.
Insanlarin en acizi dost edinemeyen,
ondan daha acizi ise dost kaybedendir.

28 Ağustos 2006 Pazartesi

Ben Sensizlik Zenginiyim Yokluğunda Yıldızları saydım birer birer Sensiz her gece için Bir yıldız kaydırdım gökyüzünden Şimdi Kalbimde sonsuz yalnızlık Hasret yıldızları ile dolu Bir gökyüzüm var uzağında Hep eksik yanımsın hayatta Bir gün tamamen gitmek var ya O güne kadar kal istemiştim yanımda Çok geldi sana Yada Çok gördün seni bana Sen yoksun ya Sensizliğin zenginiyim ben Ellerim buz tutmuş Değmedimki senden sonra bir tene Dokunamadım, yapamadım Uykulara dalarken hep uzattım elimi Belki Bir umut Rüyalarıma gelirsinde elimi tutarsın Ama bunu bile çok gördün bana Her gece bekledim Ama sen Hiç gelmedin Dedim ya Ben sensizlik zenginiyim

18 Ağustos 2006 Cuma

http://fatmaningunlugu.blogspot.com/ Bugun benim dogumgunum , suana kadar hersey yolunda her dogumgunumde oldugu gibi bugun de bir yas daha yaslandigimi hissediyorum ve her zamankinden daha fazla uzuluyorum. hayat bu yasanir ve yaslanilir, birgun de arkana donup baktiginda guzellikleri ve uzuntuleriyle acisiyla tatlisiyla bir hayat gecmis gitmis! hayatin anlami etrafindakilere bakarken elinde olani gorememek yada elindekine bakarken etrafindakileri gorememekten mi ibaret? sevgiler asklar arkadasliklar hersey yasamin bir parcasi! sevmek sevdigini kaybetmek ... hayattan aci tatli herseyi ogretmek, iste hayat bu!
Depremi 17 agustos gecesi cok siddetli bir sekilde yasadik. 17 Ağustos 1999 tarihinde saat 3.02’de, Kuzey Anadolu Fay Hattının Adapazarı, Kocaeli, Gölcük segmenti üzerinde, Richter ölçeğine göre Ms=7.4 many itüdünde ve yaklaşık 45-50 saniye süren bir deprem meydana gelmiştir. Deprem, Marmara Bölgesinin tamamı ile Kuzey Anadolu Fay Hattının doğu yönündeki uzantısında yer alan Düzce ve Bolu gibi şehirleri etkilemiştir. 17 Ağustos depreminin Ülkemizde endüstrinin ve şehirleşmenin en yoğun olduğu Marmara Bölgesinde meydana gelmiş olması, can kaybının ve hasarın da çok büyük olmasına sebep olmuştur. 1967 Adapazarı Depreminden sonra bölgeyi etkileyen en büyük deprem olan 17 Ağustos 1999 depremi, İstanbul’un Avcılar, Küçükçekmece, Tuzla ilçeleri ile İzmit, Adapazarı, Gölcük, Yalova, Düzce ve Bolu şehirlerinde 20 000 dolayında can kaybına ve maddi hasara yol açmıştır. İzmit Körfezinin iki tarafında ve İzmit-Adapazarı arasında yer alan sanayi tesislerinde çeşitli boyutlarda hasarlar meydana gelmiş, Tüpraş Rafinerisinde bir bacanın tanklardan birisi üzerine yıkılması nedeniyle başlayan yangın daha sonra yedi tanki etkilemiş ve güçlükle söndürülmüştür.
17 Ağustos Marmara depreminin parasal hasarı hesaplandı. Deprem yedi yılda Türkiye'ye 8.5 milyar dolara maloldu. 1976'dan beri olan depremlerin faturası ise 16 milyar dolar. Türkiye deprem hasarı açısından dünya dördüncüsü. Marmara'daki deprem felaketi, arkasında dev bir hasar bıraktı. 4.1 milyar dolarlık doğrudan etkileri yanında dolaylı etkilerle toplam hasar 8.5 milyar dolara ulaştı. Dünyanın en büyük deprem felaketlerinden biri olan 17 Ağustos Marmara Depremi'nin 7'nci yıldönümü yaklaşırken yapılan araştırmalar Türkiye'ye 8.5 milyar dolarlık bir yarattığını ortaya koydu. Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, 17 bin 480 kişi yaşamını yitirdiği yaklaşık 44 bin kişi yaralandığı depremde en büyük kayıp, iç gelir, vergi, faiz harcamaları ve ihracat-turizm gelirlerindeki kayıptan kaynaklandı. Uluslararası Afet Veri Tabanı EMDAT sitesinde yer alan Felaketlerin Yapısı Hakkında Araştırma Merkezi'ne (Centre for Researchon the Epidemiology of Diseaster-CRED) ait verilere göre, 17 Ağustos Depremi, 1976-2005 yılları arasında, tüm dünyada meydana gelen depremler içinde en fazla can kaybının olduğu 9'uncu deprem olan Marmara Depremi'nde iç gelir kazançlarından kaynaklanan kayıp 2 milyar dolar. Hesaplamalara göre deprem ihracat ve turizm gelirlerinde 1.9 milyar dolar azalmaya, ithalatta 200 milyon dolar artışa neden oldu. Böylece üç kalemin yarattığı toplam gelir kaybı 4.1 milyar dolar oldu. Doğrudan gelir kayıpları dışında deprem faiz artışı, vergi gelirlerindeki düşüş nedeniyle dolaylı gelir kayıpları da yarattı. Yapılan hesaplamalara göre faiz harcamalarında 1.3 milyar dolar artış, ekonomideki daralma nedeniyle de vergi gelirlerinde 1.2 milyar dolar düşme meydana geldi. Dolaylı etkilere 750 milyon dolarlık acil durum iyileştirme çalışmaları da eklenince 5.7 milyar dolar da ilave afet vergisi toplandı. EM-DAT verilerine göre dolaylı etkilerle birlikte Türkiye'nin yaşadığı toplam zarar 8.5 milyar doları buldu. JAPONLAR İLK SIRADA CRED'in verilerine göre de 1976- 2005 döneminde, Türkiye, depremlerde en fazla can kaybının meydana geldiği üçüncü ülke. Söz konusu dönemde, Türkiye'de, CRED kriterlerine göre 38 büyük deprem meydana geldi ve bu depremlerde toplam 24 bin 371 kişi yaşamını yitirdi. CRED verilerine göre Türkiye'de 1976- 2005 yılları arasında yaşanan 8 büyük depremin yarattığı toplam hasar 16 milyar dolara kadar çıkıyor. Bu verilere göre Türkiye söz konusu dönemde deprem nedeniyle ekonomisi en fazla zarar gören 4'üncü ekonomi. İlk sırada 132 milyar dolarla Japonya yer alırken bu ülkeyi 30 milyar dolarla İtalya, 25 milyar dolar ABD izliyor.

17 Ağustos 2006 Perşembe

Ölümden kaçış Hayvanlarla konuşabilen ve rüzgara, maddeye hakim olabilme yeteneği ile donanmış Peygamber,Hazret-i Süleyman, bir gün Kudüs'te, çadırında arkadaşları ile oturup sohbet ederken, içeriye bir adam girer. O mecliste oturan bir kişiye dikkat ve hayretle bakarak çıkıp gider. Şaşıran adam, Hazret-i Süleyman'a sorar: - Bu adam kimdi? Peygamber cevap verir: - Azrail'di. Bu cevabı alan adam müthiş bir paniğe kapılır ve Hazret-i Süleyman'a yalvarır: - Ya Süleyman, Azrail bana çok tuhaf baktı. Ne olur beni buradan kaçır. Uzaklara gönder. Arkadaşının ricasını kırmaz gül yüzlü Peygamber. Rüzgar emrindedir ya bindirir rüzgara ve gönderir Hindistan'a. Adam ertesi gün Hindistan'da birden karşısında, bir gece evvelinden gördüğü ve artık tanıdığı Azrail'e rastlar. Başına geleceği anlar ve konuşur: - Anladım, benim canımı almaya geldin. Yalnız bir sorum var, ona cevap ver öyle al canımı, der. Dün beni Süleyman'ın çadırında görünce neden yüzüme hayretle baktın? Azrail cevap verir: - Ben dün senin canını, ertesi gün Hindistan'da almak emir almıştım. Seni Kudüs'te Süleyman'ın çadırında oturur görünce, 'Bu adam bir günde Hindistan'a nasıl gidecek?' diye hayret ettim der. Kıssadan hisse, size tayin edilen vakitten kurtulup daha fazla yaşamanız mümkün değildir. Ecelden kaçılmaz. Ve ecel, bir gün mutlaka başımıza geleceğine göre ha bugün ha yarın, ne fark eder?

14 Ağustos 2006 Pazartesi

Can Dündar'dan... TIKANIP KALDIGINDA HAYAT Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,Dağlara dönmeli yüzünü insan.Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;Yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak.....Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, gerçekleştirmeyi denemeli!Her gecen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını;Zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da,O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,Her aksam ayni can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;Küçük şeylerle başlamalı belki;Örneğin, bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar,Yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli!Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce, değerli olabilmeli hayat!İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!Başkasının yerine koyabilmeli kendini;Ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli!Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!Su adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;Sevgisiz, soysuz kalarak!Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,Derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine...Günesin doğuşunu seyretmeli;Arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını...Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada borada;Öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği;Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli!Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı;Bir fırsat yasamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı!Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için,Hiç çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin;Ağlamayı bilmiyorsan, neşesizdir kahkahaların;Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...Ne, herkesi düşünmekten kendini; ne, kendini düşünmekten herkesi unutmalı!Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın;Hep vermek ya da hep almak için...Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!Akli ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...Hafızası olmalı insanin;Hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için!Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak!Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkini verebilsin sevdiklerinin;Zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için...Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; ssla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten;Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...

13 Ağustos 2006 Pazar

Hoşça kal demek istiyorum giderken.Hoşça kal da kocaman bir umut vardır çünkü.“Sen Hoş kal, ben geleceğim” dir aslında ardına gizlenen.“Şöyle bir tur atıp geleceğim” dir.Bir kayboluş değildir Hoşça kal, aksine beş dakika sonra geleceğimdir ya da beş saat sonra.Gelirken de tüm umutları çuvalla getirmektir.Hayatın gülücüklerine ufak bir hüzün eklemektir, dudağın yarısına tebessümü saklayarak.Nefes almanın biraz güçleştiğini hissetmek ama hiç durmayacağını bilmektir.Hoşça kal ağlamaktır koparcasına, sarılmaktır karşındakine.Çünkü bilinir ki geriye kesin dönüş vardır bir gün.Aşk bitmemiştir yüreklerde, daha sıcacıktır.O sıcaklık köz olsa da hiç bitmeyecektir.Zira Hoşça kal denmiştir giderken.Gözler birbirinden hiç ayrılmayacaktır, kalple işbirliği yaparcasına.Başkalarına bakmayacaktır.Ten kokusu hiç terk etmeyecektir bedenini.Kalp, adını her duyuşta fırlayacaktır yerinden.Çünkü Hoşça kal denmiştir giderken.Dünyanın bir ucunda bile olunsa o hep seninledir, nefesi hep boynunda, umudu hep seninledir.Bazen bir köşebaşında beklemektir, onun oradan sana koşacağını bilmektir.Hoşça kal Nihavent makamıdır. Bahar kokar, umut kokar, aşk kokar.Ağlarken güldürür.Severken daha da sevdirir.Yenilen yemeğin tadına varmaktır, tuz eklemektir bazen.Tatlının şerbetini bol tutmaktır.Limonataya fazladan iki limon daha sıkmaktır. Hoşça kal kısa bir mola, küçük bir nazdır.Ancak ne olursa olsun, sonu hep mutluluktur....Elveda demek istemiyorum giderken.Hüzün dolu ayrılıkları kemikleştiren bir kelimedir çünkü.Sevdaları yürekten kopartıp atan ve yerinde yaralar bırakandır.Çiçekleri soldurup, güneşi bile karartandır.Tüm yaşanmışlıkları ortadan kaldırıp, hatıraların koynunda yıllandıran bir kelimedir, elveda.Bakışların bakışlara kenetlendiği günlerin, saatlerin hatta saniyelerin bittiğidir.Sevgi sözcüklerinin tükendiğidir, konuşamamaktır.Özlemlerin himayesine girmek ve hiç çıkamamaktır elveda.Kalbin yerinden çıkacakmış gibi atmasının sonudur.Ömrünü adadığın her kimse ömrünle kaybolup gitmesidir, seni yalnızlığınla baş başa bırakıp.Dokunuşların hissini kaybetmesidir, uyuşmaktır elveda.Dünyanın sonudur, yaşarken ölmektir, anlamsızlıktır.Tatlının acı, tuzlunun tuzsuz, suyun ise zehir olmasıdır.Fotoğraflara son kez bakıp hepsini göz kırpmadan yakabilmektir.Bazen kalbin izin vermese de “ah” etmektir elveda.Bazense verdiğin ömre bir yenisini eklemek için Tanrıya dua etmektir.Bir babanın biricik kızını gelin olarak görmesidir.Bir çocuğun annesini veya babasını son yolculuğa uğurlamasıdır.Başını geriye çevirmek ve beyaz mendil sallamaktır, gözlerde iki damla yaş ile birlikte.Ya da ardına bakamamak ve gözlerinden damlaması gereken yaşları içine akıtıp hızla uzaklaşmaktır.Bir an kendinle olan mücadeleni kaybedip yine ona koşmaktır, ancak uzakta kalmak ve sadece seyretmektir, görebilmektir onu.Bahçende, saksında, fesleğen yetiştirmektir veya ıhlamur ağacı aramaktır çevrende.Zira ikisinin de kokusu içlidir, arsızdır. Bir nefesin rüzgarı bile kokularını salmaları için bahanedir onlara.Fesleğenin, ıhlamurun kokusunu içine çekerken alkolle kısa bir arkadaşlık yapmaktır. Sarhoşlukla tanışmaktır.Beraber yaşadığın günleri büyük bir iştahla saymak yerine artık tarihleri unutmaktır.Hiç neşe barındırmaz içinde elveda. Sıcaklıktan uzaktır, sevgi katilidir, sinsidir.Bir onur mücadelesidir, kıyasıya.Kısacası, umudun bitmesi ve ömrün kalan kısmını uzatma olarak görmektir elveda....Bu yüzden, sırf bu yüzden Elveda demek istemiyorum sana.Sadece Hoşça kal diyorum.Hoşça kal...Umudu yakalamak için...
HAYAT NEDIR Hayat üç boyutlu bir yanılgıdır kimi, Kimi de kağıttan gemilerin denizidir. Gönlümüzün uçsuz bucaksız enginlerinde, İlk öpüşün sıcaklığıdır aslında unuttuğumuz… Sözcük dalgalarına tutkuludur yakamozlar. Işıltıların sessizlikle seviştiği anlarda bir yarasa kanadı değer geceye. Fısıltılar tedirgin saatlerin dişlilerine tutunarak sarılırlar yıldız yansımalarına. Gece, utangaç giysilerini atar omzundan aşağı ve titrek mum alevleri yenik düşerler ihtiras rüzgarlarına. Hayatın ürpertili kuytularında, yaşam sınırsız aldanışların toplamı değil midir? . Her ilişkide gönlümüzün uçsuz bucaksız toprağında yetişir nice çiçekler. Unuttuğumuz ilk öpüşün coşkusu, unuttuğumuz tozlu ve çamurlu sokaklarda oynadığımız oyunlardır. Sevgiliye ve unutulma(yan)lara, en çok da unutmayanlara yazarız ruhumuzun eşsiz sözcüklerini. Biraz heyecan, biraz telaş oynarız sevgi oyununu bir muhteşem sahnede. Kimi dağılırız paramparça, bir trampet sesi yankılanır çocuk gönlümüzde. Adımlarımız ritmik, gözlerimiz korkak ve yüreğimiz telaşlıdır tozlu topraklı hayatın arşivlerinde. Kimi var olursun, kimi yok olmayı dilersin tanrıdan. Yüksek sesli bir müziğin kollarında aşk’ı yaşamak ister, hüzünlü bir senfonide de unutmak istersin yaşadıklarını. Yumup gözlerimi sımsıkı, bir özleyişi yudumlamak istiyorum kendimi sana bıraktığımda. En çok ellerin, onlardan daha çok istediğim gözlerinin harmanında güneş dönüyor başımın üzerinde. Yüzümün terleri, yüreğimin ferleri ile sana yürüyorum. En çok arzuladığım sesi(ni) duymayı, sevmelere doyamayacağım bedenini ve çözmeye çalıştığımız kimli(ği) mizin gravürlerinde, direniyoruz birbi(ri)mize. İçimin yıpranmaları ve o yıpranmaların gel(git) lerinde bu birikmiş yıpranmalardan arınarak, gözlerimdeki buğuyla senin ülkende, senin denizlerinde ve el değmemiş karalarında olmak istiyorum. Henüz hak edilmemiş bir sevdanın hüzün sarmalı belki de içimdeki. Yüreğimin dişlileri gıcırtılı, ellerim nasırlı ve sözcüklerim de gizemli. İnandığım, uğruna yaşadığım tek şey, ‘her aşkın bir hikayesi vardır’. Bir öykünün ayak seslerini takip etmek, o öykünün sayfalarında yer almak, sınırsız binlerce sözcüğün kanatlarına tutunmak, sana sunduğum aşk’ın coğrafyası değil midir? . Kağıttan gemiler gibi yapıp yapıp sulara saldığım şiirlerim, hiçbir zaman özlediğim yere varmayan gemilerim, fırtınalara, dalgalara yenik düşen umutlarımın öyküsüdür anlayacağın. Sevmenin her devirde farklı oynandığı bir yaşam sahnesinde bütün ayrılıklar da birbirinin benzeri değil midir? . Coşkularımız anlık, sevinçlerimiz sahte, sevdalarımız mağrurdur biraz. Yüreğimizin kırlarında büyüyen kelebekler var oldukça ve bizler o kelebekleri özgürlüğe ulaştırdıkça, aşk üç boyutlu bir film gibi asla sonlanmayacaktır. Bu yanılgılar deryasında, heyecan ve telaşların oynandığı sahnede, anılar, anılardaki çocukluğumuz, kollarına tutunup hayata yürüdüğümüz değerler bırakınca ellerimizi üzülürüz. Ağlayışlarımızı, yüreğimizdeki volkanları kimselere gösteremeyiz. Açtıkları kapının dışında kalır, unutmayı hiç istemediğimiz yüzlerinin gülüşleriyle avunuruz. Hayatın parçalarını hiçbir zaman birleştiremeyiz oysa. Kırıp kırıp onarmaya çalıştıklarımız, onardıkça kırdıklarımızla aklımız karışır. Yasak bahçelere girer, yasaklı elmaları yemek isteriz. Mazinin koordinatlarında salkım saçak bir gülüş olur, düşlerimizi tırmalayan rüyalarda benliğimizi ararız. Daldığımız koridorlar uzundur, yürüdüğümüz yollar çıkmaza uzanır ve biz yaşadıklarımızı gülüşlerimizle bütünleştirmek isteriz. Anlayacağın,’Hüzündür koluna girdiğimiz’ Kimi zoraki bir gülüş, kimi ağlayarak bir ömür sürüştür künyemize kazınan. Yüreğimizdeki sevgi, bedenimizdeki ateş ve ruhumuzdaki kaçışla aşk’ı kovalarız. Sıcacık bir merhaba umarız hayattan. Günaydınlardan gülüş umar, gecenin siyah kelepçeleriyle korkulara dolanırız. Aydınlıklardan kaçar, karanlıklarda ömür tüketiriz. Sevdalar unutulan bir efsaneye döner bir zaman sonra. Geçmişin raflarında tozlanan med- cezir’lerden bir öpüş dileriz. Tel tel olan yüreğimiz, bahçelerimizde çürüyen güllerimiz, yüzümüzdeki kırışıklıklarımız, aynalara dargınlığımız, gidince geriye dönmeyen günlerimiz akıtır göz yaşlarımızı. Her geçen gün içimizden kayıp giden sevda yıldızını tutarız sımsıkı nasırlı ellerimizle ve artık ağlamamayı da öğreniriz.
bugun guzel bir gundu ve geride kaldi . guzel ve bir o kadar da yorucuydu, bol bol alisveris yaptik targette, aksam da cin restaurantinda bir guzel karnimizi doyurduk. Really funny

12 Ağustos 2006 Cumartesi

bugun de sona ermek uzere ve birazdan yeni bir gune daha baslayacagiz, yeni gun bize guzellikler , mutluluklar getirsin ve yuzumuzdeki tebessumumuz hic eksilmesin, hayat herseye ragmen yasamaya deger...yasam bir felsefedir yasami dogru degerlendirebilmek esas! yasamin anlami nedir sizce bir dusunun??? yasam herseye ragmen mutlu olmak , yasam herseye ragmen hayatta kalmak, yada eklenecek ne varsa ... doyasiya yasamak degil midir???
http://yesilerik.blogspot.com/
SEN GİTTİĞİNDE Sen gittiğinde; İstanbul’a yağmur yağıyordu, Ben ağlıyordum... Gece gibi karanlık ve yalnız kaldırımlara; Düşerken göz yaşlarım, çocuk hüznü yüzümde; Sesler geçer yanımdan, suskunluğuma inat... Sen gittiğinde; İstanbul’a yağmur yağıyordu, Ben ağlıyordum... Sararan bir yaprak gibi, düşerken içimden; Cam kırığı ağrılar girer yüreğime... Bir kez dönüp bakmazsın. Sen gittiğinde; İstanbul’a yağmur yağıyordu, Ben ağlıyordum... Takvimden düşen yapraklar gelir saçlarıma konar, yüzümde çizgiler derinleşir; Yeni yaralar açılır yüreğimde... Sen gittiğinde; İstanbul’a yağmur yağıyordu, ben ağlıyordum... Çığlık çığlığa gider gençliğim, kış gelmiş gibi; Şakaklarıma kar yağar yaşam içimden akar... Başka rüyalara koşarsın. Sen gittiğinde; İstanbul’a yağmur yağıyordu, benimle beraber; İstanbul ağlıyordu...

11 Ağustos 2006 Cuma

HER ZAMAN HAYATIMDA OL BUGÜN GİBİ... HAYAT GİBİ... DÜN YOKTU, YARIN DA OLMAYACAK AMA HERGÜN YENİ BİR BUGÜN OLACAK BİR GÜN GİDECEKSENDE EĞER EN SESSİZ HALİNLE GİT ÇIĞLIKLAR KALMASIN GERİDE ATILMAMIŞ ARDINDA KALMASIN SANA AİT BİR ŞEY BENİ BENDEN AL DA GİT DÜŞ GİBİ... ÖLÜM GİBİ...

size ozel hayatlar

her zaman yasanacak bu guzellikler varken neden bu karmasa ve savar ortaminda bulundugumuzu merak ediyorum. savas bir yandan aclik bir yandan , dunya nereye gidiyor diye dusunuyorum cogu zaman. biliyorum ki bir gun herser duzelecek ve yasanir hale gelecek bu dunya , ama ne zaman? afrika sicak ve aclik icerisinde , irak savas ve ic savaslar icerisinde, bilinen o ki artik bunlara bir dur demenin ve yardim elini uzatmanin tam zamani . dedigim gibi size ozel hayatlar, siz neredeyseniz ve hangi kosullardaysaniz hayatta bu akisa gore devam ediyor ve o hayat sizin hayatiniz oluyor , kimi zaman baskalarinin baskilari ve yonlendirmeleriyle dolu bir hayat kimi zaman da rotasini belirlediginiz bir yasam, sizinkisi hangi hayat standardinda bir dusunun ve ne olursa olsun bulundugunuz ortamdan ve kosullarda mutlu olun ki hayatiniz sizin icin guzel bir durum icerisine girsin.